Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
Osmanlı Devleti'nin siyasi, askeri ve ekonomik açıdan Avrupa'nın gerisinde kalması devlet büyüklerini bazı tedbirler almaya zorlamış, bu alanlarda Avrupa'nın nasıl geliştiğinin öğrenilmesi için bazı gençler oraya gönderilmiştir. Avrupa'ya özellikle Fransa'ya giden gençler oradaki edebiyata hayran kalmış ve dönüşlerinde, gördükleri yenilikleri Türk edebiyatında uygulamaya başlamışlardır. Değişiklikler önce siyasi alanda görülmüştür. Edebiyat alanında yapılan değişikliklerle belli dönemler halinde günümüze kadar süren yeni bir edebiyat başlamıştır.Bu dönemlerden biri de Cumhuriyet dönemi edebiyatıdır. Cumhuriyet dönemi edebiyatı, Milli Edebiyat [1] 'tan kesin hatlarla ayrılmamaktadır.Çünkü Milli edebiyat sanatçıları, Cumhuriyet'in ilk yıllarında en önemli eserlerini vermişlerdir. Yakup Kadri, Halide Edip, Reşat Nuri, Refik Halit ve daha birçoğu Cumhuriyet'in ilk elli yılına damgalarını vurmuşlardır. Ancak Cumhuriyet'in ilanıyla çok hızlı bir şekilde yapılan devrimlerler, Türk aydını takip etmekte zorlandığı bir siyasi değişim yaşamıştır. Latin harflerin kabulü, eski yazı ve yeni yazı kargaşası ortalığı karıştırmaya yetiyordu. Böyle bir ortamı, öncekilerden ayırmak için 1923 yılını hala devam eden bir edebiyat döneminin başlangıcı olarak kabul edilir.
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının Özellikleri
Cumhuriyet edebiyatının temelinde İstiklal Savaşı ve ****** devrimleri vardır. Şiirler, romanlar, hikayeler bu iki konu ile doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılır.Milli duygu ve heyecan geliştirmeye yönelik bu çabalar Milli edebiyatın bir devamı niteliğindedir.
Milli edebiyatla başlayan halka inme, Anadolu'yu tanıma çabası bu dönemin edebiyatında ana ilkelerden olmuş, Türk halkının her kesimi edebiyata girmiştir. Artık edebiyat İstanbul'un sınırlarını tamamen aşmıştır.
Yeni kurulan devlet ile yapılan bazı devrimleri halka tanıtmak ve benimsetmek görevi Cumhuriyet dönemi sanatçılarına düşmüştü. Sanatçı, siyaset ile halk arasında bir köptü olmuş, devrimleri yorumlamış, açıklamış ve savunmuştur.
Yeni dil ve eski dil tartışmaları Cumhuriyet ile noktalanmış, siyasi güç, olayı tekeline almış ve Türk Dil Kurumu'nu kurarak dilde geri dönülmez bir yenileşmeye yoluna gidilmiştir.Ancak bazen çok aşırıya gidilerek halkın anlayamadığı kelimeler dile konularak Türkçe yabancı bir dil haline gelmiştir.
Cumhuriyet'ten önce sadece sempati duyulan Türk Halk sanatları ve folklörü ön plana alınmış, öncekilerin küçümsediği Karacaoğlan'ın, Yunus'untarzı örnek alınmıştır. Artık harf benzerliği de kurulan Batı edebiyatı daha yakından takip edilmiştir.Türk edebiyatı, batı edebiyatının yeniliklerini, akımlarını uygulamaya başlamıştır.
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı Ürünleri
Roman ve Öykü
Cumhuriyet dönemi edebiyatı Türkiye'nin gerçeklerine gittikçe genişleyen ölçüde eğildi.Yurdun bütün bölgelerinde kentlerdeki,köylerdeki yaşamı ve insan ilişkilerini,yurtdışına göçen işçileri ele aldı.Her sınıftan,her yaşam biçiminden gelen kahramanları canlandırdı.Onları kuşatan toplumsal bozuklukların giderilmesi için öneriler getirildi.Dil devrimi,edebiyatı yakından etkiledi.Türetilen ya da canlandırılan sözcükler yanında bölge ağızlarından sözcükler ve anlatım biçimleri de edebiyata girdi.Halk söyleyişleri,anlatımı kadar dünya edebiyatlarından trülü eğilimlerden,deneylerden izlenimler görüldü.Cumhuriyet'in kuruluşunu ele alan yapıtlar oluşturuldu.Yakup Kadri yakın tarihte oluşan,kendi tanık olduğu olaylara dayanarak toplumdaki değişmeleri,siyasal yaşamdaki çalkantıları,çatışmaları ele alan romanlar yazdı.En etkili romanı ise köylü ve aydın çelişkisini anlatan Yaban (1932) oldu.Cumhuriyet'in ilk on yılında Kurtuluş Savaşı'na katılan halk ve aydınlar,yeni döneme ayak uydurmaya çalışan çıkarcılar ve işbirlikçiler [2],batı uygarlığı karşısında geleneksel ahlakın ve yerleşik değerlerin tartışılması [3],toplumdaki değişmelerin,batılılaşmayı yanlış anlamanın yıkıcı etkileri [4] gibi toplumsal konulara bireysel sorunlar,ruhçözüm deneyleri [5] eklendi.Şevket Esendal'ın Ayaşlı ve Kiracıları (1934) romanı başkent Ankara'nın,Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yaşamını canlandırıyordu.Deniz tutkunu olan Sait Faik,kendi yaşadığı Burgaz Adası'nın Rum balıkçılarını,kentin küçük insanlarını geniş bir insan sevgiisyle canlandırdı.Öte yandan üretim biçimine,üretim biçiminde değişmenin yaşamı nasıl etkilediğine dikkati çeken ilk yapıt Sadri Ertem'in Çıkrıklar Durunca (1931) adlı köy romanıdır.Sabahattin Ali,Kuyucaklı Yusuf romanıyla 20 yıl kadar sonra gelişecek köy romancılığına öncülük etti.Köylüleri,düşkün kadınları,toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri ele alan öyküler kaleme aldı.
İnce Memed,Yaşar Kemalİnce Memed romanında [6] 1930 yıllarında Toroslar!da yaşayan,suça itilmiş bir eşkıyanın yaşamını konu edinen Yaşar Kemal bu yöreyi ve Çukurova'yı tarihsel kökleri,doğası,güncel sorunlarıyla yansıtırken anlatımdaki coşku,betimelemerindeki renklilikle dikkat çekti.Orhan Kemal,İstanbul'un yoksul kesimlerinde yaşayanları,köyden kente nüfus göçünü,ezilen çocukların,genç kızların serüvenini konu edindi.Kemal Tahir'in köyü konu edinen romanları [7] ve köydeki gelişmelerin geniş bir panoramasını verdi.Samim Kocagöz,Necati Cumalı,Fakir Baykurt gibi yazarlar roman ve öyküleriyle köy ve kasaba yaşamına tanıklık ettiler.[8]Aynı çevreyi konu edinen Bekir Yıldız,yurtdışında çalışan göçmen işçilerin yaşamını konu edinen yazarlardan oldu.Gerçeklere ironi ile bakan öykücüler bulunduğu gibi (ör;Haldun Taner) toplumsal bozuklukları gülmece öyküleri ve romanlarıyla çok geniş bir okur toplulukları önünde tartışan yazarlar (Aziz Nesin,Rıfat Ilgaz) görüldü.Kurtuluş Savaşı'nın ve Cumhuriyet dönemini,toplumcu ve gerçekçi yazarlara karşıt biçimde yorumlayan yazarlar ( Tarık Buğra ) da oldu.
2006 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Türk yazar Orhan Pamuk.Ruhsal çözümlemelere yönelen,biliçaltını sergileyen yazarlar (Yusuf Atılgan,Bilge Karasu,Adnan Özyalçıner,Oğuz Atay vs.) soyutlamalardan,kara mizahtan yararlandılar;geriye dönüşümlerle,çağrışımlarla beslenen,dilin olanaklarını araştıran denemelere giriştiler.Kadın romancılar ve öykücüler çevreyi,olayları,kişileri konu edinirken ayrıntılara daha çok indiler.Bu yazarlar (Nezihe Meriç,Adalet Ağaoğlu,Pınar Kür,Füruzan,Sevgi Soysal,Tomris Uyar ) bireyin toplumla ilişkisi,toplumsal yapıda ve kültürdeki değişimler,cinsellik gibi konulara yönelirken yerleşik yargılara karşı çıktılar.Hızlı kentleşme,sanayileşme olguları köy edebiyatının ortadan silinmesine yol açarken,kentteki kaynaşmalar,kenar mahalle insanlarının,yoksulların,işçilerin yaşamından çok aydınların,sanatçıların,siyasal eylemlere katılanların toplumsal ve ruhsal dünyalarını,onların tanıklığıyla bireyi ve toplumu konu edinen bir edebiyat gelişti:Erhan Bener,Demir Özlü,Selim İleri,Orhan Pamuk,Latife Tekin,Nedim Gürsel vs. gibi yazarların roman ve öyküleri.
Şiir
Şiirde, Milli Edebiyat akımından hece veznini devralan kuşak (Kemalettin Kamu,Ömer Bedrettin Uşaklı vs) küçük duyarlılıkları, doğa ve yurt güzelliklerini konu edindi. Biçim yetkinliğine ,arı şiire yönelen çalışmalar folklordan (Ahmet Kutsi Tecer), tarihin yanı sıra psikolojiden (Ahmet Hamdi Tanpınar) beslendi. Simgelere (Ahmet Muhip Dıranas) ya da günlük yaşamdan sahnelere, yaygın izlenimlere, duyarlığa (Cahit Sıtkı Tarancı) yaslandı. Hece veznini kullanmada ulaşılan ustalığa yeni kalıplar, duraksız uygulamalar (A.M.Dıranas, C.S.Tarancı) eklendi. İnsanın iç dünyasına yönelik araştırmalar, gizemci düşünceler dile getirildi (Necip Fazıl Kısakürek). Nazım Hikmet Ran'ın vezni, geleneksel kalıpları kıran şiiri, biçimsel özellikleri kadar Marxçı görüşe bağlı içeriğiyle de yenilik oluşturdu. Bu yenilikçi şiir zamanla halk şiirinden, divan şiirinden, hatta çağdaşı Garip şiirinden etkiler aldı: öykünün olanaklarından yararlanıldı, yerel ve evrensel değerlerle beslendi. Garip hareketinin temsilcileri (Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet, Oktay Rıfat) şiirde süregelen aşırı duyarlığa, şairaneliğe karşı çıktılar, vezinsiz şiiri yaygınlaştırdılar.[9] Garipçiler karşısında Nazım Hikmet'in şiir anlayışından etkilenen toplumcu şiir anlayışı ortaya çıktı. Bu şiir geleneğinin temsilcileri Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin'dir. Toplumsal konuları,imgeye ve duyarlığa daha geniş yer vererek işleyen eğilimin temsilcisi Atilla İlhan oldu. Doğa, aşk, yaşam, sevgi, barış, özgürlük vb. konuları işleyen açık aydınlık şiirin (Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Necati Cumalı) karşısında; insanın evrendeki yerini konu edinirken soyutlamalardan, biliçaltı araştırmalardan yararlanan çalışmalar yer aldı. Asaf Halet Çelebi'nin şiirine eski uygarlıkların, tasavvufun, folklorun katkısı görüldü. Dönemin en üretken şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca, insanın tanrı, evren, tarih, zaman karşısındaki yerini yer yer karanlık imgelerle okura sezdirmeye çalıştı.[10] Garip şiirinin açık anlatımına karşın İkinci Yeni adı verilen şiirin temsilcileri Edip Cansever, İlhan Berk,Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan, çağdaş dünyanın karmaşası içinde bunalan insanın tedirginliğini, yer yer kapanık bir şiir diliyle anlattılar. Toplumsal eylemlere (Kemal Özer, Ataol Behramoğlu), kentin yaşamında çizgi dışı kalmış kitlelerin temsilcilerine (Refik Durbaş), kültürel kaynaklara ve tarihe (Hilmi Yavuz) yönelen ürünler kendini gösterdi. İroni (Salah Birsel), toplumsal (Metin Eloğlu) ve siyasal (Can Yücel) yergi, duyarlığa karşı şiir kaynaklarından birini oluşturdu.
Araştırma , Derleme
Türk edebiyatını uzun tarihi ve geniş coğrafyası içinde bir bütün olarak ele alan,dönemlerini belirleyen,eski yapıtları gün ışığğna çıkaran yazar Fuat Köprülü'dür.F.Köprülü,siyasal ve toplumsal kurumlardaki değişmelerin edebiyattaki etkilerini gösterdi.Onun çizdiği çevreye bağlı kalarak geçmişteki türk edebiyatını inceleyen araştırmacılar yetişti:İbrahim Necmi Dilmen,İsmail Habip Sevük,Agah Sırrı Levent,Mustafa Nihat Özön,Nihat Sami Banarlı,Kenan Akyüz,Abdülbaki Gölpınarlı,Fahir iz bu alanda çalışmalar gerçekleştirenlerden bazılarıdır.Değerlendirmelerinde düşünce hareketlerini,yazarların psikolojisini,anlatım özelliklerini göz önünde tutanlar (Ahmet Hamdi Tanpınar,Mehmet Kaplan) oldu.
Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Akımları
Yedi Meşaleciler
Cumhuriyat döneminin başlarında bir araya gelen tek topluluktur. Yeni bir edebiyat kurmak, Batı edebiyatını takip etmek, özgün şiir oluşturmak adına ortaya çıkmışlar, ancak Beş Hececiler'in takipçileri olmaktan kurtulamamışlardır.Bu sanatçılar; Sabri Esat Siyavuşgil, Vasfi Mahir Kocatürk, Yaşar Nabi Nayır, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi, Muammer Lütfi, Ziya Osman Saba'dır. Bunların arasında en dikkate değer isim Ziya Osman'dır.
Garipçiler
1940 sonrası Türk şiirinde önemli izler bırakan Garip akımını Orhan Veli kurar.Ona, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet destek verir. Bu akıma göre şiirde basitlik önplandadır. Şiir hayata yaklaştığı sürece başarılıdır. Vezin, kafiye, nazım şekli şairin elini kolunu bağlayan gereksiz unsurlardır. Şiir serbest olmalı, hayatın canlılığını yansıtmalıdır. Şiirin ahengini sağlayan bu bağlar değil sözcüklerdir. Şiirde mecazlı söyleyişlerden kaçınılmalıdır. Sanatlar, şiire bu zamana kadar bir şey kazandırmamıştır. Şiir, yüksek zümrenin malı olmaktan çıkarılmalıdır. Yeni şiirin beğenisi mutlu sınıfı oluşturanların değil bir lokma ekmek için didinenlerin şiiridir. Onlara hitap edecektir.
Şiiriğ en öz, en yalın halde bulmak için bilinç altına yönelen Garipçiler kendilerinin sürrealist akıma yaklaştığını söylemişlerdir. Garipçilerin şiir anlayışı, şiir dünyasına bomba gibi düşmüş, eleştirenler olduğu gibi destekleyenler de olmuştur. Ancak şiirin bu kadar basit olmadığını savunanlar sonunda haklı çıkmış, önce Oktay Rıfat ve Melih Cevdet kapalı, imgesel şiie yönelmiştir.
İkinci Yeniler
Birinci Yeni, başka adıyla Garip akımı, şiirselliği ve geleneksel kuralları, baştacı edilenleri yadsıyarak şiirde halka ve yalına yönelen, biçim, öz ve söyleyiş yenilikleri getirmişti. Ancak on yıl sonra, şiirde şiirsellik, duyarlılık, duygu, süşlem ve imge aranır oldu. Batı'da geliştirilen "soyut", "imgesel" benzeri niteliklerle yazmak gibi yeni arayışlara gidildi.Bu, İkinci Yeni'nin doğmasına zemin hazırladı. Bu şiirin temsilcilerinden olan İlhan Berk, şiiri özelliklerini şöyle açıklamıştır.
“ Şiirin öğelerini, ilkelerini saptamak, kendi ilkelerinin dışındaki bütün öbür araçları atmak, şiiri şiir olarak düşünmek, İkinci Yeni Şiir ilk bunu düşünüyor.Şimdiye değin anlamın bir yönü biliniyordu: Akla bağlılık. Oysa şiirine n yüce öğesi aklı allak bullak etmesi, onu yıkmasıdırç. ”
Bu şiirin diğer bir temsilcisi Edip Cansever ise görüşünü şöyle ifade eder:
“ Şiirin değeri okuyucunun çağrışım gücüne bağlı olmalı. ”
Ece Ayhan ise İkinci Yeni'ninne yapmak istediğini şöyle özetler:
“ İkinci cepheyi açmak, akıl dışında da bir anlam olduğunu savunmak, şiirin kuralları konusunda yıkıcı davranmak, anlamsızlığın anlamına doğru gitmek. Bu gerçekleri dil kurallarıyla sınırlayamadığımız için dili aşmak, kelimeleri anlamından kurtarmak, yeni özün sonucu olan yeni biçimi, yeni biçimin de zorunlu sonucu olan yeni özü getirmek. ”
Başlangıçta bir topluluk olarak ortaya çıkmayan, bildirgesi bulunmayan, kimi ilkeler üzerinde birleşmeden Birinci Yeni'yi yeterli görmeyerek şiirde, herbirinin kendi aradığını gözettiği bu şairleri "İkinci Yeni" adı altında toplamak gerekmiştir. Bu grup çok uzun soluklu olmadıysa da Türk şiirine yeni boyutlar kazandırdı.
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının Özellikleri
Cumhuriyet edebiyatının temelinde İstiklal Savaşı ve ****** devrimleri vardır. Şiirler, romanlar, hikayeler bu iki konu ile doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılır.Milli duygu ve heyecan geliştirmeye yönelik bu çabalar Milli edebiyatın bir devamı niteliğindedir.
Milli edebiyatla başlayan halka inme, Anadolu'yu tanıma çabası bu dönemin edebiyatında ana ilkelerden olmuş, Türk halkının her kesimi edebiyata girmiştir. Artık edebiyat İstanbul'un sınırlarını tamamen aşmıştır.
Yeni kurulan devlet ile yapılan bazı devrimleri halka tanıtmak ve benimsetmek görevi Cumhuriyet dönemi sanatçılarına düşmüştü. Sanatçı, siyaset ile halk arasında bir köptü olmuş, devrimleri yorumlamış, açıklamış ve savunmuştur.
Yeni dil ve eski dil tartışmaları Cumhuriyet ile noktalanmış, siyasi güç, olayı tekeline almış ve Türk Dil Kurumu'nu kurarak dilde geri dönülmez bir yenileşmeye yoluna gidilmiştir.Ancak bazen çok aşırıya gidilerek halkın anlayamadığı kelimeler dile konularak Türkçe yabancı bir dil haline gelmiştir.
Cumhuriyet'ten önce sadece sempati duyulan Türk Halk sanatları ve folklörü ön plana alınmış, öncekilerin küçümsediği Karacaoğlan'ın, Yunus'untarzı örnek alınmıştır. Artık harf benzerliği de kurulan Batı edebiyatı daha yakından takip edilmiştir.Türk edebiyatı, batı edebiyatının yeniliklerini, akımlarını uygulamaya başlamıştır.
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı Ürünleri
Roman ve Öykü
Cumhuriyet dönemi edebiyatı Türkiye'nin gerçeklerine gittikçe genişleyen ölçüde eğildi.Yurdun bütün bölgelerinde kentlerdeki,köylerdeki yaşamı ve insan ilişkilerini,yurtdışına göçen işçileri ele aldı.Her sınıftan,her yaşam biçiminden gelen kahramanları canlandırdı.Onları kuşatan toplumsal bozuklukların giderilmesi için öneriler getirildi.Dil devrimi,edebiyatı yakından etkiledi.Türetilen ya da canlandırılan sözcükler yanında bölge ağızlarından sözcükler ve anlatım biçimleri de edebiyata girdi.Halk söyleyişleri,anlatımı kadar dünya edebiyatlarından trülü eğilimlerden,deneylerden izlenimler görüldü.Cumhuriyet'in kuruluşunu ele alan yapıtlar oluşturuldu.Yakup Kadri yakın tarihte oluşan,kendi tanık olduğu olaylara dayanarak toplumdaki değişmeleri,siyasal yaşamdaki çalkantıları,çatışmaları ele alan romanlar yazdı.En etkili romanı ise köylü ve aydın çelişkisini anlatan Yaban (1932) oldu.Cumhuriyet'in ilk on yılında Kurtuluş Savaşı'na katılan halk ve aydınlar,yeni döneme ayak uydurmaya çalışan çıkarcılar ve işbirlikçiler [2],batı uygarlığı karşısında geleneksel ahlakın ve yerleşik değerlerin tartışılması [3],toplumdaki değişmelerin,batılılaşmayı yanlış anlamanın yıkıcı etkileri [4] gibi toplumsal konulara bireysel sorunlar,ruhçözüm deneyleri [5] eklendi.Şevket Esendal'ın Ayaşlı ve Kiracıları (1934) romanı başkent Ankara'nın,Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki yaşamını canlandırıyordu.Deniz tutkunu olan Sait Faik,kendi yaşadığı Burgaz Adası'nın Rum balıkçılarını,kentin küçük insanlarını geniş bir insan sevgiisyle canlandırdı.Öte yandan üretim biçimine,üretim biçiminde değişmenin yaşamı nasıl etkilediğine dikkati çeken ilk yapıt Sadri Ertem'in Çıkrıklar Durunca (1931) adlı köy romanıdır.Sabahattin Ali,Kuyucaklı Yusuf romanıyla 20 yıl kadar sonra gelişecek köy romancılığına öncülük etti.Köylüleri,düşkün kadınları,toplumsal sınıflar arasındaki çelişkileri ele alan öyküler kaleme aldı.
İnce Memed,Yaşar Kemalİnce Memed romanında [6] 1930 yıllarında Toroslar!da yaşayan,suça itilmiş bir eşkıyanın yaşamını konu edinen Yaşar Kemal bu yöreyi ve Çukurova'yı tarihsel kökleri,doğası,güncel sorunlarıyla yansıtırken anlatımdaki coşku,betimelemerindeki renklilikle dikkat çekti.Orhan Kemal,İstanbul'un yoksul kesimlerinde yaşayanları,köyden kente nüfus göçünü,ezilen çocukların,genç kızların serüvenini konu edindi.Kemal Tahir'in köyü konu edinen romanları [7] ve köydeki gelişmelerin geniş bir panoramasını verdi.Samim Kocagöz,Necati Cumalı,Fakir Baykurt gibi yazarlar roman ve öyküleriyle köy ve kasaba yaşamına tanıklık ettiler.[8]Aynı çevreyi konu edinen Bekir Yıldız,yurtdışında çalışan göçmen işçilerin yaşamını konu edinen yazarlardan oldu.Gerçeklere ironi ile bakan öykücüler bulunduğu gibi (ör;Haldun Taner) toplumsal bozuklukları gülmece öyküleri ve romanlarıyla çok geniş bir okur toplulukları önünde tartışan yazarlar (Aziz Nesin,Rıfat Ilgaz) görüldü.Kurtuluş Savaşı'nın ve Cumhuriyet dönemini,toplumcu ve gerçekçi yazarlara karşıt biçimde yorumlayan yazarlar ( Tarık Buğra ) da oldu.
2006 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Türk yazar Orhan Pamuk.Ruhsal çözümlemelere yönelen,biliçaltını sergileyen yazarlar (Yusuf Atılgan,Bilge Karasu,Adnan Özyalçıner,Oğuz Atay vs.) soyutlamalardan,kara mizahtan yararlandılar;geriye dönüşümlerle,çağrışımlarla beslenen,dilin olanaklarını araştıran denemelere giriştiler.Kadın romancılar ve öykücüler çevreyi,olayları,kişileri konu edinirken ayrıntılara daha çok indiler.Bu yazarlar (Nezihe Meriç,Adalet Ağaoğlu,Pınar Kür,Füruzan,Sevgi Soysal,Tomris Uyar ) bireyin toplumla ilişkisi,toplumsal yapıda ve kültürdeki değişimler,cinsellik gibi konulara yönelirken yerleşik yargılara karşı çıktılar.Hızlı kentleşme,sanayileşme olguları köy edebiyatının ortadan silinmesine yol açarken,kentteki kaynaşmalar,kenar mahalle insanlarının,yoksulların,işçilerin yaşamından çok aydınların,sanatçıların,siyasal eylemlere katılanların toplumsal ve ruhsal dünyalarını,onların tanıklığıyla bireyi ve toplumu konu edinen bir edebiyat gelişti:Erhan Bener,Demir Özlü,Selim İleri,Orhan Pamuk,Latife Tekin,Nedim Gürsel vs. gibi yazarların roman ve öyküleri.
Şiir
Şiirde, Milli Edebiyat akımından hece veznini devralan kuşak (Kemalettin Kamu,Ömer Bedrettin Uşaklı vs) küçük duyarlılıkları, doğa ve yurt güzelliklerini konu edindi. Biçim yetkinliğine ,arı şiire yönelen çalışmalar folklordan (Ahmet Kutsi Tecer), tarihin yanı sıra psikolojiden (Ahmet Hamdi Tanpınar) beslendi. Simgelere (Ahmet Muhip Dıranas) ya da günlük yaşamdan sahnelere, yaygın izlenimlere, duyarlığa (Cahit Sıtkı Tarancı) yaslandı. Hece veznini kullanmada ulaşılan ustalığa yeni kalıplar, duraksız uygulamalar (A.M.Dıranas, C.S.Tarancı) eklendi. İnsanın iç dünyasına yönelik araştırmalar, gizemci düşünceler dile getirildi (Necip Fazıl Kısakürek). Nazım Hikmet Ran'ın vezni, geleneksel kalıpları kıran şiiri, biçimsel özellikleri kadar Marxçı görüşe bağlı içeriğiyle de yenilik oluşturdu. Bu yenilikçi şiir zamanla halk şiirinden, divan şiirinden, hatta çağdaşı Garip şiirinden etkiler aldı: öykünün olanaklarından yararlanıldı, yerel ve evrensel değerlerle beslendi. Garip hareketinin temsilcileri (Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet, Oktay Rıfat) şiirde süregelen aşırı duyarlığa, şairaneliğe karşı çıktılar, vezinsiz şiiri yaygınlaştırdılar.[9] Garipçiler karşısında Nazım Hikmet'in şiir anlayışından etkilenen toplumcu şiir anlayışı ortaya çıktı. Bu şiir geleneğinin temsilcileri Rıfat Ilgaz, A.Kadir, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin'dir. Toplumsal konuları,imgeye ve duyarlığa daha geniş yer vererek işleyen eğilimin temsilcisi Atilla İlhan oldu. Doğa, aşk, yaşam, sevgi, barış, özgürlük vb. konuları işleyen açık aydınlık şiirin (Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Necati Cumalı) karşısında; insanın evrendeki yerini konu edinirken soyutlamalardan, biliçaltı araştırmalardan yararlanan çalışmalar yer aldı. Asaf Halet Çelebi'nin şiirine eski uygarlıkların, tasavvufun, folklorun katkısı görüldü. Dönemin en üretken şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca, insanın tanrı, evren, tarih, zaman karşısındaki yerini yer yer karanlık imgelerle okura sezdirmeye çalıştı.[10] Garip şiirinin açık anlatımına karşın İkinci Yeni adı verilen şiirin temsilcileri Edip Cansever, İlhan Berk,Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan, çağdaş dünyanın karmaşası içinde bunalan insanın tedirginliğini, yer yer kapanık bir şiir diliyle anlattılar. Toplumsal eylemlere (Kemal Özer, Ataol Behramoğlu), kentin yaşamında çizgi dışı kalmış kitlelerin temsilcilerine (Refik Durbaş), kültürel kaynaklara ve tarihe (Hilmi Yavuz) yönelen ürünler kendini gösterdi. İroni (Salah Birsel), toplumsal (Metin Eloğlu) ve siyasal (Can Yücel) yergi, duyarlığa karşı şiir kaynaklarından birini oluşturdu.
Araştırma , Derleme
Türk edebiyatını uzun tarihi ve geniş coğrafyası içinde bir bütün olarak ele alan,dönemlerini belirleyen,eski yapıtları gün ışığğna çıkaran yazar Fuat Köprülü'dür.F.Köprülü,siyasal ve toplumsal kurumlardaki değişmelerin edebiyattaki etkilerini gösterdi.Onun çizdiği çevreye bağlı kalarak geçmişteki türk edebiyatını inceleyen araştırmacılar yetişti:İbrahim Necmi Dilmen,İsmail Habip Sevük,Agah Sırrı Levent,Mustafa Nihat Özön,Nihat Sami Banarlı,Kenan Akyüz,Abdülbaki Gölpınarlı,Fahir iz bu alanda çalışmalar gerçekleştirenlerden bazılarıdır.Değerlendirmelerinde düşünce hareketlerini,yazarların psikolojisini,anlatım özelliklerini göz önünde tutanlar (Ahmet Hamdi Tanpınar,Mehmet Kaplan) oldu.
Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Akımları
Yedi Meşaleciler
Cumhuriyat döneminin başlarında bir araya gelen tek topluluktur. Yeni bir edebiyat kurmak, Batı edebiyatını takip etmek, özgün şiir oluşturmak adına ortaya çıkmışlar, ancak Beş Hececiler'in takipçileri olmaktan kurtulamamışlardır.Bu sanatçılar; Sabri Esat Siyavuşgil, Vasfi Mahir Kocatürk, Yaşar Nabi Nayır, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi, Muammer Lütfi, Ziya Osman Saba'dır. Bunların arasında en dikkate değer isim Ziya Osman'dır.
Garipçiler
1940 sonrası Türk şiirinde önemli izler bırakan Garip akımını Orhan Veli kurar.Ona, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet destek verir. Bu akıma göre şiirde basitlik önplandadır. Şiir hayata yaklaştığı sürece başarılıdır. Vezin, kafiye, nazım şekli şairin elini kolunu bağlayan gereksiz unsurlardır. Şiir serbest olmalı, hayatın canlılığını yansıtmalıdır. Şiirin ahengini sağlayan bu bağlar değil sözcüklerdir. Şiirde mecazlı söyleyişlerden kaçınılmalıdır. Sanatlar, şiire bu zamana kadar bir şey kazandırmamıştır. Şiir, yüksek zümrenin malı olmaktan çıkarılmalıdır. Yeni şiirin beğenisi mutlu sınıfı oluşturanların değil bir lokma ekmek için didinenlerin şiiridir. Onlara hitap edecektir.
Şiiriğ en öz, en yalın halde bulmak için bilinç altına yönelen Garipçiler kendilerinin sürrealist akıma yaklaştığını söylemişlerdir. Garipçilerin şiir anlayışı, şiir dünyasına bomba gibi düşmüş, eleştirenler olduğu gibi destekleyenler de olmuştur. Ancak şiirin bu kadar basit olmadığını savunanlar sonunda haklı çıkmış, önce Oktay Rıfat ve Melih Cevdet kapalı, imgesel şiie yönelmiştir.
İkinci Yeniler
Birinci Yeni, başka adıyla Garip akımı, şiirselliği ve geleneksel kuralları, baştacı edilenleri yadsıyarak şiirde halka ve yalına yönelen, biçim, öz ve söyleyiş yenilikleri getirmişti. Ancak on yıl sonra, şiirde şiirsellik, duyarlılık, duygu, süşlem ve imge aranır oldu. Batı'da geliştirilen "soyut", "imgesel" benzeri niteliklerle yazmak gibi yeni arayışlara gidildi.Bu, İkinci Yeni'nin doğmasına zemin hazırladı. Bu şiirin temsilcilerinden olan İlhan Berk, şiiri özelliklerini şöyle açıklamıştır.
“ Şiirin öğelerini, ilkelerini saptamak, kendi ilkelerinin dışındaki bütün öbür araçları atmak, şiiri şiir olarak düşünmek, İkinci Yeni Şiir ilk bunu düşünüyor.Şimdiye değin anlamın bir yönü biliniyordu: Akla bağlılık. Oysa şiirine n yüce öğesi aklı allak bullak etmesi, onu yıkmasıdırç. ”
Bu şiirin diğer bir temsilcisi Edip Cansever ise görüşünü şöyle ifade eder:
“ Şiirin değeri okuyucunun çağrışım gücüne bağlı olmalı. ”
Ece Ayhan ise İkinci Yeni'ninne yapmak istediğini şöyle özetler:
“ İkinci cepheyi açmak, akıl dışında da bir anlam olduğunu savunmak, şiirin kuralları konusunda yıkıcı davranmak, anlamsızlığın anlamına doğru gitmek. Bu gerçekleri dil kurallarıyla sınırlayamadığımız için dili aşmak, kelimeleri anlamından kurtarmak, yeni özün sonucu olan yeni biçimi, yeni biçimin de zorunlu sonucu olan yeni özü getirmek. ”
Başlangıçta bir topluluk olarak ortaya çıkmayan, bildirgesi bulunmayan, kimi ilkeler üzerinde birleşmeden Birinci Yeni'yi yeterli görmeyerek şiirde, herbirinin kendi aradığını gözettiği bu şairleri "İkinci Yeni" adı altında toplamak gerekmiştir. Bu grup çok uzun soluklu olmadıysa da Türk şiirine yeni boyutlar kazandırdı.
PessimisT_55- Master Admin
- Mesaj Sayısı : 441
Kayıt tarihi : 29/05/08
Yaş : 35
Nerden : Tekirdağ-Sağlık Mahallesi
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz