George Hagi
:: Spor :: Futbol :: Galatasaray
1 sayfadaki 1 sayfası
George Hagi
Doğum Tarihi: 5 Şubat 1965
Boyu :1.74
Kilosu:74
Mevki:Orta sahada oynuyor.
Futbol Kariyeri:FC Constanta'da başladığı futbol yaşamına, Sportul
Studentesc, Steaua Bükreş, Real Madrid (1990), Brescia Calcio (1992),
FC Barcelona (1994) ve Galatasaray'da devam etti.
1990, 1994 ve 1998 Dünya Kupaları'nda, EURO 96'da ve 3 maçta 2 kırmızı
kart gördüğü EURO 2000'de forma giydi. 1985-86 sezonunda Sportul'da 31
golle gol kralı oldu.
İŞTE HAYAT HİKAYESİ
İki kere göç etmek zorunda kalan bir Makedon ailesinin çocuğu olarak
yoksul bir çocukluk geçirdi. Köyde doğmuş, çamurların içinde,
yalınayak, at kılından bir topun peşinde koşarak futbola başlamıştı.
Romanya'nın komünist lideri Çavuşesku döneminde yıldız oldu. Ancak o
devrildikten sonra yurtdışına çıkabildi. İşte İspanya'da aradığını
bulamayan, Galatasaray'la UEFA Kupası'na uzanan Hagi efsanesinin kısa
özeti... Gheorghe ve Sultana Hagi'nin oğlu Iancu, yine kendileri gibi
göçmen olan Chirata'yla Köstence'de tanıştı ve çiftin dördüncü
çocukları 5 Şubat 1965'da dünyaya geldi. Ailenin dördüncü çocuğuna
büyükbabasının ve 9 aylıkken ölen ağabeyinin ismi verildi: Ama herkes
ailenin yeni bireyine Gheorghe yerine, kısaca Gica diyordu.
İLK TOPU DOMUZUN İDRAR TORBASI
Gica'nın ilk topu, dedesinin kestiği domuzun idrar torbasını yıkayıp
temizledikten sonra şişirip kuruttuğu ve torununa hediye ettiği
yuvarlak biçimli oyuncaktı. Dört yaşında biraz daha ilerleme kaydetti
ve büyükannesi Sultana'nın yaptığı kumaş topun peşinden koşmaya
başladı. 6 yaşındayken ise Gica, annesinin kentten getirdiği ilk gerçek
topuna sahip oldu. 1975 yılında antrenör Bükössi'nin himayesine giren
Gica, yaşı tutmadığı için ilk resmi turnuvası için 1976 yılındaki
İzciler Kulüpleri arasında Köstence'de düzenlenen çocuk turnuvasına
kadar bekledi.
24 Mart 1978'de ise F.C. Köstence Kulübü'nün 97.515 No'lu kimliğine
sahip oldu ve 13 yaşında resmi olarak da futbolcu olmuş oldu.
Gica artık yükselişteydi. Hem kendi takımında, hem de çocuk millilerde
mucizeler yaratıyordu. Lisenin yanı sıra futbola da devam eden Gica,
lise son sınıfa geldiğinde 1. lig takımları peşine düşmüşlerdi bile.
HAGİ İSMİNİN ANLAMI?
Makedonya tarihinde Hagi ismini sadece Kutsal Dağı ziyaret edenler
taşıyordu. Osmanlılar'dan alınan 'Hagi' veya 'Hagiu' sözcüğü,
Makedonlar'da övülmesi gereken kişi anlamına gelirdi.
Hagi'nin de atalarından biri Kutsal Dağı ziyaret ettiği için zamanla ailenin adı kaybolmuş, Hagi diye anılır olmuşlardı.
ÇAVUŞESKU AİLESİ VE HAGİ
Hagi, Romanya'da Çavuşesku ailesinin hüküm sürdüğü diktatörlük
döneminde yetişti. Önce Üniversite takımı 'Universitatea Craiova' ile
sözleşme imzaladı, Craiova Üniversitesi'nin İktisadi Bilimler
Fakültesi'ne kaydını yaptırdı; Gençlik Bakanı ve Sportul Studentesc
takımının fahri başkanı Çavuşesku'nun küçük oğlu Nicu tarafından
istenince yatay geçişle Bükreş İktisadi Bilimler Akademisi'ne geçti.
Sonra devreye Steaua Bükreş takımı girdi ve Hagi'yi almak için atağa
geçti. Çavuşesku'nun kardeşi General İlie'nin araya girmesiyle Hagi,
sivil personel olarak orduya, bir başka deyişle Steaua Bükreş'e
transfer edildi ve efsane Steaua Bükreş'te şekillenmeye başladı.
İLK MİLLİ MAÇ, LUCESCU VE İSTANBUL
1983'ün başında Milli takım antrenörü Mircea Lucescu, Hagi'yi kampa
çağırdı ve Romanya Milli takımıyla 29 Ocak'ta dostluk maçı için ilk kez
İstanbul'a geldi. Yıllar sonra Lucescu'yla İstanbul'da buluşacağını
bilmeden maçı yedek kulubesinden izledi.
BARCELONA ONA YARAMADI
Hagi'nin sivil personel olarak orduya yani Steaua Bükreş takımına
geçmesinden sonra profesyonel anlamda ikinci durağı Real Madrid oldu.
1990'da demokrasinin de gelişiyle yurt dışından teklifler almaya
başlayacağından emindi. Avrupa'nın pek çok dev takımını peşinden
koşturan Hagi, sonuçta Real Madrid formasını giyme kararı aldı.
94 sonrası Hagi'ye bu kez Johann Cruyff'un Barcelona'sı talip oldu.
Anlaşma yapıldı ama Hagi'nin işi hiç de kolay değildi. Katalan
takımında yabancı futbolcu konumunda Stoickov, Romario ve Ronald
Koeman'la yarışması gerekecekti. Hagi'nin Barcelona günleri kariyeri
açısından pek de iyi geçmedi ve 1996 yılının Mayıs ayında Hagi,
Barcelona'daki son maçına çıktı.
YA MEKSİKA, YA TÜRKİYE
Barcelona macerasından sonra bir süre dinlenmek isteyen Hagi, 31 yaşına
gelmiş olmasına karşın Avrupa'nın köklü kulüplerinden birinde forma
giymekti. Menajeri Becali, Hagi'ye "Meksika'da oynamak ister misin?"
diye sorduğunda önce büyük bir hayal kırıklığı yaşadı, daha sonra ise
Türkiye'den bir takımın, Galatasaray'ın teklifini kabul etmeye karar
verdi ve sarı-kırmızılı takımla 3 yıllık sözleşme imzaladı. VE
GALATASARAY YILLARI
Galatasaray takımının Hagi'nin futbol kariyerinde yadsınamayacak bir
katkısı var.Hagi de Galatasaray'ın kariyerinin ilerlemesi konusunda
önemli adımlar atılmasını sağladı. Galatasaray'da 4 Lig şampiyonluğu,
pek çok kupa ve UEFA Kupası şampiyonluğu yaşayan Hagi Türk futboluna
çok şey kazandırmıştır.Teşekurler Hagi......
Boyu :1.74
Kilosu:74
Mevki:Orta sahada oynuyor.
Futbol Kariyeri:FC Constanta'da başladığı futbol yaşamına, Sportul
Studentesc, Steaua Bükreş, Real Madrid (1990), Brescia Calcio (1992),
FC Barcelona (1994) ve Galatasaray'da devam etti.
1990, 1994 ve 1998 Dünya Kupaları'nda, EURO 96'da ve 3 maçta 2 kırmızı
kart gördüğü EURO 2000'de forma giydi. 1985-86 sezonunda Sportul'da 31
golle gol kralı oldu.
İŞTE HAYAT HİKAYESİ
İki kere göç etmek zorunda kalan bir Makedon ailesinin çocuğu olarak
yoksul bir çocukluk geçirdi. Köyde doğmuş, çamurların içinde,
yalınayak, at kılından bir topun peşinde koşarak futbola başlamıştı.
Romanya'nın komünist lideri Çavuşesku döneminde yıldız oldu. Ancak o
devrildikten sonra yurtdışına çıkabildi. İşte İspanya'da aradığını
bulamayan, Galatasaray'la UEFA Kupası'na uzanan Hagi efsanesinin kısa
özeti... Gheorghe ve Sultana Hagi'nin oğlu Iancu, yine kendileri gibi
göçmen olan Chirata'yla Köstence'de tanıştı ve çiftin dördüncü
çocukları 5 Şubat 1965'da dünyaya geldi. Ailenin dördüncü çocuğuna
büyükbabasının ve 9 aylıkken ölen ağabeyinin ismi verildi: Ama herkes
ailenin yeni bireyine Gheorghe yerine, kısaca Gica diyordu.
İLK TOPU DOMUZUN İDRAR TORBASI
Gica'nın ilk topu, dedesinin kestiği domuzun idrar torbasını yıkayıp
temizledikten sonra şişirip kuruttuğu ve torununa hediye ettiği
yuvarlak biçimli oyuncaktı. Dört yaşında biraz daha ilerleme kaydetti
ve büyükannesi Sultana'nın yaptığı kumaş topun peşinden koşmaya
başladı. 6 yaşındayken ise Gica, annesinin kentten getirdiği ilk gerçek
topuna sahip oldu. 1975 yılında antrenör Bükössi'nin himayesine giren
Gica, yaşı tutmadığı için ilk resmi turnuvası için 1976 yılındaki
İzciler Kulüpleri arasında Köstence'de düzenlenen çocuk turnuvasına
kadar bekledi.
24 Mart 1978'de ise F.C. Köstence Kulübü'nün 97.515 No'lu kimliğine
sahip oldu ve 13 yaşında resmi olarak da futbolcu olmuş oldu.
Gica artık yükselişteydi. Hem kendi takımında, hem de çocuk millilerde
mucizeler yaratıyordu. Lisenin yanı sıra futbola da devam eden Gica,
lise son sınıfa geldiğinde 1. lig takımları peşine düşmüşlerdi bile.
HAGİ İSMİNİN ANLAMI?
Makedonya tarihinde Hagi ismini sadece Kutsal Dağı ziyaret edenler
taşıyordu. Osmanlılar'dan alınan 'Hagi' veya 'Hagiu' sözcüğü,
Makedonlar'da övülmesi gereken kişi anlamına gelirdi.
Hagi'nin de atalarından biri Kutsal Dağı ziyaret ettiği için zamanla ailenin adı kaybolmuş, Hagi diye anılır olmuşlardı.
ÇAVUŞESKU AİLESİ VE HAGİ
Hagi, Romanya'da Çavuşesku ailesinin hüküm sürdüğü diktatörlük
döneminde yetişti. Önce Üniversite takımı 'Universitatea Craiova' ile
sözleşme imzaladı, Craiova Üniversitesi'nin İktisadi Bilimler
Fakültesi'ne kaydını yaptırdı; Gençlik Bakanı ve Sportul Studentesc
takımının fahri başkanı Çavuşesku'nun küçük oğlu Nicu tarafından
istenince yatay geçişle Bükreş İktisadi Bilimler Akademisi'ne geçti.
Sonra devreye Steaua Bükreş takımı girdi ve Hagi'yi almak için atağa
geçti. Çavuşesku'nun kardeşi General İlie'nin araya girmesiyle Hagi,
sivil personel olarak orduya, bir başka deyişle Steaua Bükreş'e
transfer edildi ve efsane Steaua Bükreş'te şekillenmeye başladı.
İLK MİLLİ MAÇ, LUCESCU VE İSTANBUL
1983'ün başında Milli takım antrenörü Mircea Lucescu, Hagi'yi kampa
çağırdı ve Romanya Milli takımıyla 29 Ocak'ta dostluk maçı için ilk kez
İstanbul'a geldi. Yıllar sonra Lucescu'yla İstanbul'da buluşacağını
bilmeden maçı yedek kulubesinden izledi.
BARCELONA ONA YARAMADI
Hagi'nin sivil personel olarak orduya yani Steaua Bükreş takımına
geçmesinden sonra profesyonel anlamda ikinci durağı Real Madrid oldu.
1990'da demokrasinin de gelişiyle yurt dışından teklifler almaya
başlayacağından emindi. Avrupa'nın pek çok dev takımını peşinden
koşturan Hagi, sonuçta Real Madrid formasını giyme kararı aldı.
94 sonrası Hagi'ye bu kez Johann Cruyff'un Barcelona'sı talip oldu.
Anlaşma yapıldı ama Hagi'nin işi hiç de kolay değildi. Katalan
takımında yabancı futbolcu konumunda Stoickov, Romario ve Ronald
Koeman'la yarışması gerekecekti. Hagi'nin Barcelona günleri kariyeri
açısından pek de iyi geçmedi ve 1996 yılının Mayıs ayında Hagi,
Barcelona'daki son maçına çıktı.
YA MEKSİKA, YA TÜRKİYE
Barcelona macerasından sonra bir süre dinlenmek isteyen Hagi, 31 yaşına
gelmiş olmasına karşın Avrupa'nın köklü kulüplerinden birinde forma
giymekti. Menajeri Becali, Hagi'ye "Meksika'da oynamak ister misin?"
diye sorduğunda önce büyük bir hayal kırıklığı yaşadı, daha sonra ise
Türkiye'den bir takımın, Galatasaray'ın teklifini kabul etmeye karar
verdi ve sarı-kırmızılı takımla 3 yıllık sözleşme imzaladı. VE
GALATASARAY YILLARI
Galatasaray takımının Hagi'nin futbol kariyerinde yadsınamayacak bir
katkısı var.Hagi de Galatasaray'ın kariyerinin ilerlemesi konusunda
önemli adımlar atılmasını sağladı. Galatasaray'da 4 Lig şampiyonluğu,
pek çok kupa ve UEFA Kupası şampiyonluğu yaşayan Hagi Türk futboluna
çok şey kazandırmıştır.Teşekurler Hagi......
PessimisT_55- Master Admin
- Mesaj Sayısı : 441
Kayıt tarihi : 29/05/08
Yaş : 35
Nerden : Tekirdağ-Sağlık Mahallesi
George Hagi(devam)
WORLD SOCCER DERGİSİNE VERDİĞİ RÖPORTAJ
O "Karpatlar'ın Maradonası", Galatasaray'ın yıldızı, sahaların hırçın
futbolcusu... Rumen futbolunun efsanevi yıldızı Hagi, World Soccer
Dergisi'nin Nisan sayısında Fatih Terim'den Hakan Şükür'e , İtalya ve
İspanya macerasından futbolu bıraktıktan sonra ne yapacağına kadar bir
çok soruya açıklık getirdi.
Kötü veya değil. Fakat yaşım bana başka bir seçenek tanımıyor. Artık
futbol oynamadan geçen bir hayata alışmam gerekiyor. Belli ki bu benim
için zor olacak, fakat diğer taraftan hala 90 dakika oynayabiliyorken
futbolu bırakmanın benim için daha iyi olacağı kanaatindeyim. Doğrusu
yedek kulübesinde oturup, taraftarları utandırmak istemiyorum.
Aşırı yorgunluk hissediyor musun?
23-24 yaşındaki oyuncular bile maçtaki tempe nedeniyle oyundan Düşüyorsa, ben 36 yaşındayken farklı olarak ne hissedebilirim ki?
Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde nereye kadar gidebilir?
Eğer gruptan çıkarsak finalde San Siro'daki yerimizi alırız. Bundan
kesinlikle kuşkum yok. Formumuzun zirvesindeyiz, harika bir
kondisyonumuz var ve çok iyi top oynuyoruz.
Gerçekten final oynayacağınıza inanıyor musun?
Geçen yıl Milan'ı kupalardan eledik. Bu yıl ise onların sahasında final
oynayacağız. Bu bizim kaderimiz. Herşey önceden belirlenmiş
Bu yılki Galatasaray daha uyumlu gibi gözüküyor. Peki bu durum Fatih Terim zamanında nasıldı?
Konu Fatih Terim faktörü değildi. Asıl faktör, kimse bizim kim
olduğumuzu ve nasıl oynadığımızı bilmiyordu, oynadığımız futbolla
herkesi şaşırttık. Fakat artık, diğer takımlar bizi inceliyorlar,
bizden korkuyorlar ve oyun tarzımıza karşı taktik geliştiriyorlar.
Fakat artık değiştik ve oyun içindeki bütün olasılıkları göz önünde
bulunduruyoruz, çünkü yüksek seviyede oynadığımız bir çok maç bize çok
değerli tecrübeler kazandırdı.
Terim'in Türkiye'deki durumu nedir?
Burada Türkiye'de, Terim'e harika bir adam gözüyle bakılır. Hepimiz
onun hayranıyız. 5 ay içinde Fiorentina'da olağanüstü bir başarı
gösterdi. O gerçekten de olağandışı bir insan. Her takımda teknik
direktörlük yapabilir.
Birçok gencin idolüsün. Peki gençliğinde örnek aldığınız kişi kimdi?
Çocukken, çok fazla uluslararası maç izleme şansı bulamıyorduk. Fakat
daha sonra Johan Cruyff'un en iyi oyuncu olduğunun farkına vardım. 1994
yılında Barcelona'ya gittiğimde Cruyff, Barcelona'nın teknik
direktörlüğünü yapıyordu. Ben de bu yüzden oraya gittim zaten.
Gerçekten de muhteşemdi, her zaman takıma girme şansı bulamasam bile.
Cruyff'la çalışmak gücümü yerine gatirdi. O inanılmazdı, onun kadar
iyisi yok gerçekten. Küçükken beni etkileyen Rumen oyuncu ise Anghel
Iordanescu'ydu. Yaratıcı ve üstelik de solaktı. Daha sonra ise
Steaua'da ve milli takımda koçluğumu yaptı. Bunlar benim için
anlatılamayacak duygular.
1990 yılında Romanya'dan ayrıldın ve böylece bütün yıldız oyuncuları görme şansını yakaladın. Özel olarak kim seni etkiledi?
25 yaşında sadece kendinizi model alır ve sadece kendi oyununuzu geliştirmeye çalışırsınız
Geçen 20 yıllık süreç içersinde futbolda hoşlanmadığın birşey var mı?
Günümüzde, sadece hızlı koşuyorsan veya fiziksel olarak güçlü
olduğunuzda iyi olarak değerlendiriliyorsun. Peki ya bireysel yetenek?
Bence artık yavaş yavaş futbolun temeli olan bireysel yeteneklerin de
ön plana çıkmasına izin verilmeye başlandı, bir bakıma geri dönüş
yaşanıyor yani... Bence İtalya, futbol organizasyonu ve servis
açısından hala en iyi model. Kimse maça İtalyanlar'ın hazırlandığı gibi
hazırlanmıyor. Belki sonuç bir kaç yıl öncesinden çok farklı
olmayabilir. Futbolda kazanır veya kaybedersin; fakat inanın bütün
dünya İtalyan futboluna gıpta ile bakıyor. Bu iyi bir durum çünkü
herkes dikkatini yoğunlaştırıyor ve İtalyan futbolundan birşeyler
öğrenmek istiyor.
Galatasaray'a dönelim. Sence hangisi daha iyi: Jardel mi, Hakan Şükür mü?
Çok hassas bir soru. Jardel, Hakan, gol atan oyuncular. Fakat her
oyuncunun bir başkasından daha iyi olduğu zamanları vardır. Jardel,
Galatasaray'da sürekli gol atıyor, fakat İnter'in eski koçu Lippi,
Jardel'i fazla hareketli olmadığı için istemedi. Bununla birlikta
Lippi, sürekli hareket halinde olan fakat Jardel kadar gol atamayan
Hakan'ı aldı. Hakan, çok önemli anlarda gol atıyor fakat devamlı olarak
ilk 11'de başlayamıyor. Süreklilik bir forvet için hayati önem taşıyor.
Eğer Hakan sürekliliği sağlarsa, onun Galatasaray'dayken attığı
gollerin aynısını İnter'de de görebilirsiniz.
Neden hiç Avrupa'da yılın futbolcusu seçilmedin?
Çünkü Romanya'da doğdum.
Bu gerçekten de önemli bir nokta mı?
Yeterince önemli. 25 yaşındayken büyük bir kulüp olan Steaua Bükreş'te
oynuyordum. Zamanın en büyük Avrupa kulübünde. Fakat gerçek olan şu ki
bir Romanya kulübüydü ve bu da benim aleyhime oldu.
Vatandaşın Adrian Mutu 1.7 milyon sterline İnter'e transfer olurken,
Ukraynalı Shevchenko 15 milyon sterline Milan'a, Yugoslav Mateja Kezman
ise 10 milyon sterline PSV'ye transfer oldu. Aradaki bu farkı neye
bağlıyorsun?
Çünkü Steaua artık büyük kulüp değil. İnsanlar Romanya'ya geliyor ve
oyuncuyu sadece bir kez izliyorlar ve oyuncunun gerçek özelliklerini
göremiyorlar. Böylece futbolcuyu geleceği parlak bir oyuncu olarak veya
risk alarak transfer ediyorlar ve bu çeşit oyuncular oldukça düşük
ücretlerle transfer oluyorlar. Shevchenko ve diğer Dinamo Kiev
oyuncuları Şampiyonlar Ligi'nde oynadı, bu da onların nasıl birer
oyuncu olduklarını ve gelecekteki değerlerini anlamayı kolaylaştırdı.
Eğer Steaua'nın yıldızı Avrupa'da tekrar parlasaydı, Rumen
oyuncularının fiyatı da tekrar yükselirdi.
Bu sence mümkün mü?
Bu tamamiyle Romanya'daki kulüp başkanlarının planlarına bağlı.
Milli takımda artık oynamak istemediğini söylemen gerçekten de kötü bir haberdi.
17 yıl Romanya formasını giydikten sonra "Artık yeter" deme hakkını
kazandım. Artık her 3 günde bir 90 dakika forma giyemiyorum ve daha azı
da beni tatmin etmiyor. İnsanlar sahada 'harika bir Hagi' görmeye
alışmışlardı, kesinlikle böyle bir imajı bozmak istemezdim.
Halefini bulmaya çalışıyorlar. Sence bu kim olabilir?
Çok sayıda yetenekli genç var ama herhangi bir isim veremem çünkü bu onların kendilerini büyük görmelerine neden olabilir
Devam et bize bir isim ver?
Peki, Alin Stoica.
Hagi olmak için neler yapmak lazım?
Sabırlı, inatçı olmalı, size inanan bir takım bulmalısınız; böylece
düzenli olarak takımda yer alma şansını yakalarsınız. Bu da gelişmenizi
ve takımın önemli oyuncularından biri olmanızı sağlar. Benim için
Steaua'da oynamak büyük bir şanstı, çünkü harika kulüp ve harika bir
takım.
Biraz da Türk futbolundan konuşalım. Şu anda transferlerde çılgın rakamlar ödeniyor
Evet, fakat aynı şeyleri İtalya ve İspanya'da da görebilirsiniz.
İnanıyorum ki David Beckham'la astronomik bile ücret ödeyerek bile
olsa, bir kontrat imzalamak çok da kötü bir fikir değil. Türkiye'de de
bazı oyuncular için 'normal' diyebileceğimiz rakamlar ödeniyor.
Yıldız oyunculara Türkiye'ye gelmelerini önerir miydin?
Olmaması için hiçbir sebep göremiyorum. Türkiye birçok konuda ilerleme
kaydetti. 5 yıl önce Türkiye'ye geldiğimde herşey çok farklıydı. Bugün
ise kulüpler çok daha iyi organise olmuş durumda.
Türk futboluna en büyük etkiyi kim yaptı?
Hiç şüphesiz Almanlar. İlk yabancı oyuncu ve teknik adamlar Almanya'dan gelmiş
20 yıllık futbol yaşantından sonra hiç pişmanlık duyduğun oldu mu?
Hiç olmadı. Üzüntülerden söz edebiliriz ama pişmanlıktan asla.
1990 yılında Real Madrid'le anlaştığında bile mi?
Hayır, çünkü o zaman Real doğru seçimdi, diğer takımlardan bir çok teklif olmasına rağmen.
Seni en çok üzen şey neydi?
İtalya'da büyük bir kulüpte oynayamamak. Milan gibi pek çok kulüpten teklif almıştım...
24 Nisan'da jübile maçın var. Karpatlar'ın Maradona'sı olarak çağrılıyorsun. Fakat gerçek Maradona'yı davet etmediğin söyleniyor
Henüz hiçbir şeye karar vermedim.
Futbolu bıraktıktan sonra ne yapmayı planlıyorsun?
Teknik direktör olmayı...
Özellikle bir yer var mı?
Hayır. Bu konuyu düşünmedim. O zaman beni kim ister bilemiyorum.
Altyapıda antrenörlüğe başlamak ister miydin?
Hayır. İnanıyorumki bir kere belirli bir seviyeye ulaştığın zaman onun altına inmemelisin.
O "Karpatlar'ın Maradonası", Galatasaray'ın yıldızı, sahaların hırçın
futbolcusu... Rumen futbolunun efsanevi yıldızı Hagi, World Soccer
Dergisi'nin Nisan sayısında Fatih Terim'den Hakan Şükür'e , İtalya ve
İspanya macerasından futbolu bıraktıktan sonra ne yapacağına kadar bir
çok soruya açıklık getirdi.
Kötü veya değil. Fakat yaşım bana başka bir seçenek tanımıyor. Artık
futbol oynamadan geçen bir hayata alışmam gerekiyor. Belli ki bu benim
için zor olacak, fakat diğer taraftan hala 90 dakika oynayabiliyorken
futbolu bırakmanın benim için daha iyi olacağı kanaatindeyim. Doğrusu
yedek kulübesinde oturup, taraftarları utandırmak istemiyorum.
Aşırı yorgunluk hissediyor musun?
23-24 yaşındaki oyuncular bile maçtaki tempe nedeniyle oyundan Düşüyorsa, ben 36 yaşındayken farklı olarak ne hissedebilirim ki?
Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde nereye kadar gidebilir?
Eğer gruptan çıkarsak finalde San Siro'daki yerimizi alırız. Bundan
kesinlikle kuşkum yok. Formumuzun zirvesindeyiz, harika bir
kondisyonumuz var ve çok iyi top oynuyoruz.
Gerçekten final oynayacağınıza inanıyor musun?
Geçen yıl Milan'ı kupalardan eledik. Bu yıl ise onların sahasında final
oynayacağız. Bu bizim kaderimiz. Herşey önceden belirlenmiş
Bu yılki Galatasaray daha uyumlu gibi gözüküyor. Peki bu durum Fatih Terim zamanında nasıldı?
Konu Fatih Terim faktörü değildi. Asıl faktör, kimse bizim kim
olduğumuzu ve nasıl oynadığımızı bilmiyordu, oynadığımız futbolla
herkesi şaşırttık. Fakat artık, diğer takımlar bizi inceliyorlar,
bizden korkuyorlar ve oyun tarzımıza karşı taktik geliştiriyorlar.
Fakat artık değiştik ve oyun içindeki bütün olasılıkları göz önünde
bulunduruyoruz, çünkü yüksek seviyede oynadığımız bir çok maç bize çok
değerli tecrübeler kazandırdı.
Terim'in Türkiye'deki durumu nedir?
Burada Türkiye'de, Terim'e harika bir adam gözüyle bakılır. Hepimiz
onun hayranıyız. 5 ay içinde Fiorentina'da olağanüstü bir başarı
gösterdi. O gerçekten de olağandışı bir insan. Her takımda teknik
direktörlük yapabilir.
Birçok gencin idolüsün. Peki gençliğinde örnek aldığınız kişi kimdi?
Çocukken, çok fazla uluslararası maç izleme şansı bulamıyorduk. Fakat
daha sonra Johan Cruyff'un en iyi oyuncu olduğunun farkına vardım. 1994
yılında Barcelona'ya gittiğimde Cruyff, Barcelona'nın teknik
direktörlüğünü yapıyordu. Ben de bu yüzden oraya gittim zaten.
Gerçekten de muhteşemdi, her zaman takıma girme şansı bulamasam bile.
Cruyff'la çalışmak gücümü yerine gatirdi. O inanılmazdı, onun kadar
iyisi yok gerçekten. Küçükken beni etkileyen Rumen oyuncu ise Anghel
Iordanescu'ydu. Yaratıcı ve üstelik de solaktı. Daha sonra ise
Steaua'da ve milli takımda koçluğumu yaptı. Bunlar benim için
anlatılamayacak duygular.
1990 yılında Romanya'dan ayrıldın ve böylece bütün yıldız oyuncuları görme şansını yakaladın. Özel olarak kim seni etkiledi?
25 yaşında sadece kendinizi model alır ve sadece kendi oyununuzu geliştirmeye çalışırsınız
Geçen 20 yıllık süreç içersinde futbolda hoşlanmadığın birşey var mı?
Günümüzde, sadece hızlı koşuyorsan veya fiziksel olarak güçlü
olduğunuzda iyi olarak değerlendiriliyorsun. Peki ya bireysel yetenek?
Bence artık yavaş yavaş futbolun temeli olan bireysel yeteneklerin de
ön plana çıkmasına izin verilmeye başlandı, bir bakıma geri dönüş
yaşanıyor yani... Bence İtalya, futbol organizasyonu ve servis
açısından hala en iyi model. Kimse maça İtalyanlar'ın hazırlandığı gibi
hazırlanmıyor. Belki sonuç bir kaç yıl öncesinden çok farklı
olmayabilir. Futbolda kazanır veya kaybedersin; fakat inanın bütün
dünya İtalyan futboluna gıpta ile bakıyor. Bu iyi bir durum çünkü
herkes dikkatini yoğunlaştırıyor ve İtalyan futbolundan birşeyler
öğrenmek istiyor.
Galatasaray'a dönelim. Sence hangisi daha iyi: Jardel mi, Hakan Şükür mü?
Çok hassas bir soru. Jardel, Hakan, gol atan oyuncular. Fakat her
oyuncunun bir başkasından daha iyi olduğu zamanları vardır. Jardel,
Galatasaray'da sürekli gol atıyor, fakat İnter'in eski koçu Lippi,
Jardel'i fazla hareketli olmadığı için istemedi. Bununla birlikta
Lippi, sürekli hareket halinde olan fakat Jardel kadar gol atamayan
Hakan'ı aldı. Hakan, çok önemli anlarda gol atıyor fakat devamlı olarak
ilk 11'de başlayamıyor. Süreklilik bir forvet için hayati önem taşıyor.
Eğer Hakan sürekliliği sağlarsa, onun Galatasaray'dayken attığı
gollerin aynısını İnter'de de görebilirsiniz.
Neden hiç Avrupa'da yılın futbolcusu seçilmedin?
Çünkü Romanya'da doğdum.
Bu gerçekten de önemli bir nokta mı?
Yeterince önemli. 25 yaşındayken büyük bir kulüp olan Steaua Bükreş'te
oynuyordum. Zamanın en büyük Avrupa kulübünde. Fakat gerçek olan şu ki
bir Romanya kulübüydü ve bu da benim aleyhime oldu.
Vatandaşın Adrian Mutu 1.7 milyon sterline İnter'e transfer olurken,
Ukraynalı Shevchenko 15 milyon sterline Milan'a, Yugoslav Mateja Kezman
ise 10 milyon sterline PSV'ye transfer oldu. Aradaki bu farkı neye
bağlıyorsun?
Çünkü Steaua artık büyük kulüp değil. İnsanlar Romanya'ya geliyor ve
oyuncuyu sadece bir kez izliyorlar ve oyuncunun gerçek özelliklerini
göremiyorlar. Böylece futbolcuyu geleceği parlak bir oyuncu olarak veya
risk alarak transfer ediyorlar ve bu çeşit oyuncular oldukça düşük
ücretlerle transfer oluyorlar. Shevchenko ve diğer Dinamo Kiev
oyuncuları Şampiyonlar Ligi'nde oynadı, bu da onların nasıl birer
oyuncu olduklarını ve gelecekteki değerlerini anlamayı kolaylaştırdı.
Eğer Steaua'nın yıldızı Avrupa'da tekrar parlasaydı, Rumen
oyuncularının fiyatı da tekrar yükselirdi.
Bu sence mümkün mü?
Bu tamamiyle Romanya'daki kulüp başkanlarının planlarına bağlı.
Milli takımda artık oynamak istemediğini söylemen gerçekten de kötü bir haberdi.
17 yıl Romanya formasını giydikten sonra "Artık yeter" deme hakkını
kazandım. Artık her 3 günde bir 90 dakika forma giyemiyorum ve daha azı
da beni tatmin etmiyor. İnsanlar sahada 'harika bir Hagi' görmeye
alışmışlardı, kesinlikle böyle bir imajı bozmak istemezdim.
Halefini bulmaya çalışıyorlar. Sence bu kim olabilir?
Çok sayıda yetenekli genç var ama herhangi bir isim veremem çünkü bu onların kendilerini büyük görmelerine neden olabilir
Devam et bize bir isim ver?
Peki, Alin Stoica.
Hagi olmak için neler yapmak lazım?
Sabırlı, inatçı olmalı, size inanan bir takım bulmalısınız; böylece
düzenli olarak takımda yer alma şansını yakalarsınız. Bu da gelişmenizi
ve takımın önemli oyuncularından biri olmanızı sağlar. Benim için
Steaua'da oynamak büyük bir şanstı, çünkü harika kulüp ve harika bir
takım.
Biraz da Türk futbolundan konuşalım. Şu anda transferlerde çılgın rakamlar ödeniyor
Evet, fakat aynı şeyleri İtalya ve İspanya'da da görebilirsiniz.
İnanıyorum ki David Beckham'la astronomik bile ücret ödeyerek bile
olsa, bir kontrat imzalamak çok da kötü bir fikir değil. Türkiye'de de
bazı oyuncular için 'normal' diyebileceğimiz rakamlar ödeniyor.
Yıldız oyunculara Türkiye'ye gelmelerini önerir miydin?
Olmaması için hiçbir sebep göremiyorum. Türkiye birçok konuda ilerleme
kaydetti. 5 yıl önce Türkiye'ye geldiğimde herşey çok farklıydı. Bugün
ise kulüpler çok daha iyi organise olmuş durumda.
Türk futboluna en büyük etkiyi kim yaptı?
Hiç şüphesiz Almanlar. İlk yabancı oyuncu ve teknik adamlar Almanya'dan gelmiş
20 yıllık futbol yaşantından sonra hiç pişmanlık duyduğun oldu mu?
Hiç olmadı. Üzüntülerden söz edebiliriz ama pişmanlıktan asla.
1990 yılında Real Madrid'le anlaştığında bile mi?
Hayır, çünkü o zaman Real doğru seçimdi, diğer takımlardan bir çok teklif olmasına rağmen.
Seni en çok üzen şey neydi?
İtalya'da büyük bir kulüpte oynayamamak. Milan gibi pek çok kulüpten teklif almıştım...
24 Nisan'da jübile maçın var. Karpatlar'ın Maradona'sı olarak çağrılıyorsun. Fakat gerçek Maradona'yı davet etmediğin söyleniyor
Henüz hiçbir şeye karar vermedim.
Futbolu bıraktıktan sonra ne yapmayı planlıyorsun?
Teknik direktör olmayı...
Özellikle bir yer var mı?
Hayır. Bu konuyu düşünmedim. O zaman beni kim ister bilemiyorum.
Altyapıda antrenörlüğe başlamak ister miydin?
Hayır. İnanıyorumki bir kere belirli bir seviyeye ulaştığın zaman onun altına inmemelisin.
PessimisT_55- Master Admin
- Mesaj Sayısı : 441
Kayıt tarihi : 29/05/08
Yaş : 35
Nerden : Tekirdağ-Sağlık Mahallesi
:: Spor :: Futbol :: Galatasaray
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz